4 Effectiviteit van MUP – resultaten literatuuronderzoek

4.4 Effecten van MUP t.o.v andere vormen van prijsbeleid

Küreselleşme, sadece bir alanda değil birçok alanda kendisine yer bulabilen ve tanımlanabilen bir kavramdır. Diğer bir ifade ile ekonomik, politik ve kültürel boyutta yaşanan ve bütün toplumları etkisi altına alan bir olgudur. Ekonomik alanda, mal ve hizmetlerin üretim, dağıtım ve tüketimini içermektedir. Politika alanında gücün yoğunlaşması, savunma ile ilgili örgütlenmeler ve bunların kurumsal biçimde otorite ve diplomasiye yansıması yer almaktadır. Kültürel boyutta ise, olaylar, etkiler, anlamlar, inançlar ve değerleri temsil eden sembollerin üretimini kapsamaktadır (Özel 2003: 209). Özkaynak ve Göymen’in (2010: 273) tespitine göre; “günümüzde ulus-devlet, siyasi ve ekonomik yaşamın küreselleşmesinden kaynaklanan bir zorlukla karşı karşıyadır; bu zorluk, teknolojik ve ekolojik gelişmelerin her an, her yerde yaşanması ve halkın, çözümsüz kalmış siyasi, ekonomik ve sosyal sorunların, bazen ırk, etnik köken, din, ideoloji ve bölge farklılıklarına göre değişen, ısrarlı taleplere yol açtığının, giderek

52

daha fazla bilincinde olmasıdır. Spahn, bu eğilimlere yönelik başlıca iki ve görünürde karşıt tepki olduğunu öne sürer. Bir yandan, bölgesel entegrasyon (ör. Avrupa Birliği veya Mercosur), yani uluslarüstü koordinasyonla işleyen yeni organların oluşumu veya mevcut olanların (Kuzey Atlantik Anlaşması Örgütü, Dünya Ticaret Örgütü, Uluslararası Para Fonu) yeniden tanımlanması ve güçlendirilmesi söz konusudur ki her durumda bu yoğunlaşmanın ve merkezileşmenin artması demektir. Öte yandan da, bölgesel ve yerel yönetimlerin oluşması veya güçlenmesi, devlet varlıklarının özelleştirilmesi ve toplu hizmetlerin sağlanmasında özel sektöre (sivil toplum örgütleri dâhil) daha büyük bir rol verilmesi söz konusudur ve bu da yerinden yönetimin yaygınlaşması demektir.”

Akın’ın Uzun ve Kurt’tan aktardığına göre (2008: 71) küreselleşen sorunlar ve uluslararası ilişkiler sisteminde yerel yönetimlerin rolü giderek artmaktadır. Küreselleşme sürecinde yerel yönetimlerin öneminin artmasında yerel yönetimlerin, demokratik yapının etkili bir faktörü ve halka doğrudan hizmet götürebilen ve de halk katılımına imkân veren birimler olarak görülmesinin etkisi büyüktür. Küreselleşmenin yönetimler üzerinde etkileri, özellikle ulus-devletin işlevlerindeki degişimle birlikte, egemenliğinin bir yandan ulus-üstü, diğer yandan bölgesel- yerel yönetimler gibi ulus- altı birimlerle paylaşması sonucunu ortaya çıkarmaktadır (Varol, 2010: 48). Kamu hizmetlerinin görülebilmesi için devletin örgütlenmesinde, birbirinin karşıtı gibi görünen iki eğilim vardır. Bunlardan birincisi, merkezi yönetim; ikincisi ise, yerinden yönetimdir. Dünyada genel eğilim yerel yönetimlerin mümkün mertebe sorumluluk alması, yerel sorunlara çözümler üretebilme yeteneklerinin arttırılması ve bu yolla toplumsal sorunların merkezileşerek ağırlaşmasının da önüne geçilmesi yönündedir. Yerel yönetimlerin klasik işlevleri ile yöneticilerin aktif olduğu, toplumsal katılımın az ve yetersiz olduğu yönetim anlayışından paydaşların ortak katılımı ve iş birliğini ifade eden yerel yönetişime geçişle birlikte sinerji ve verimliliğin, iyi yönetimin sağlanacağı ifade edilmektedir.

Birçok şekilde küreselleşme, merkezi yönetim ve kontrolü olmaksızın yeni bir yönetişim sisteminin doğumunu başlatmıştır (Kettle, 2004: 146). Akın’ın Köse’den aktardığına göre (2008: 71) dünyayı bir köy haline getiren küreselleşmenin karşısında, mikro ölçekteki sosyal ve ekonomik gelişmelerin teşvik edildiği ve benimsendiği günümüzde; bölgeler ve/veya alt bölgeler ile kentler adeta yeniden keşfedilmeye ve

53

onlara yeni önemli anlamlar yüklenmeye başlanmıştır. Aynı yazarın Göktürk ve Kavili’den aktardığına göre (2008: 71) 1970’lerden sonra yerel yönetimlere yüklenen bu yeni anlamlar, 1992’de Rio’da yapılan “BM Çevre ve Kalkınma Konferansı”nda karara bağlanan Gündem 21 ile yerel işlerin halkın katılımıyla yürütülmesi ilkesi çerçevesinde uluslararası anlamda tanımlanan ulusal düzeyde bir hedef haline dönüştürülmüştür.

Yerelleşme bir yandan küreselleşmenin zıddı olarak ortaya çıkarken, diğer yandan küreselleşmenin yayılmasına yardımcı olmaktadır. Küreselleşme ve yerelleşme, bu anlamda hem zıt kavramlar olarak belirtilirken hem de bu iki kavram sebep sonuç ilişkisi şeklinde sunulmaktadır. Kentlerin rekabetini içeren bir anlayışla, yerel yönetimlerde yetki genişliği oluşturma çabasında olan küreselleşme süreci, kentlerin kalkınmaları, piyasa koşullarında rekabet etmeleri ve kaynakların etkin kullanımı için küresel sermaye çekmesini talep etmektedir (Göymen, 2004: 51). Küreselleşme ile birlikte yaygınlaşan yerelleşme sonucunda yönetim düzeylerinde ortaya çıkan yönetişim yaklaşımı yerel ve bölgesel yönetimlerde uygulanması, söz konusu yönetim düzeylerinin doğaları gereği daha olanaklıdır. Bu iki eğilim yani küreselleşme ve yetki devri, 21. yüzyılın başlarında yönetişimin gündemini belirlemiştir. Bunlar yönetimleri, mevcut ve doğacak meydan okumalara karşı yeni planlar yapmaya zorlamıştır. Yönetimler küreselleşmiş dünyada etkin kamusal programlar için yeni strateji araçları geliştirmenin yanında bunu gerçekleştirecek kapasite artırımlarını sağlamak zorunda kalmışlardır (Kettle, 2004: 152).

Gümüş’ün aktardığına göre (2009: 51) küreselleşme ile birlikte kentlerin rekabetini Coşkun şu şekilde açıklamaktadır: “Dünyada ve ülkelerde belli kaynaklar (örneğin sermaye) kıt ise, kurumlar bu kaynakları elde etmek adına (örneğin yatırım çekmek, istihdam imkânı sağlamak) yarışacaklar, rekabet içerisine gireceklerdir. Günümüzde de hem ülkeler uluslararası yatırımlardan aldığı payı artırmaya çalışmakta hem de kentler bu yatırımların kendilerine yönelmesi için çaba sarf etmektedirler. Uluslararası sermaye hem ülke seçiminde hem de yatırım yapacağı kentin seçiminde çok geniş bir tercih alanına sahip olduğu için kendisine “çekici bir yatırım iklimi” sağlanması konusunda sürekli talepkar olmaktadır. Bu sebeple yerel yönetimler illerinin tanınması, uygun bir yatırım iklimi oluşması (altyapı ve üstyapının ihtiyaçlara cevap verir düzeye getirilmesi) konularında komşularıyla yoğun bir rekabet içindedirler.”

54

internet adı verilen küresel iletişim ağı, yönetişim sürecini geliştirerek, kamu idaresini etkili ve verimli kılarak, katılımcı ve etkin demokrasiye yeni imkânlar sunacak bir modelin ortaya çıkmasına yol açmıştır (Akın, 2008: 96). Bununla birlikte; özellikle gelişmiş ülkelerde demokratik katılımı ve siyasal yönelimleri belirlemede sivil toplum örgütlerinin önemi sürekli olarak ifade edilmekte, özellikle yerel yönetim ve sivil toplum ilişkisi kentsel yaşam alanlarında yerel yönetimlerin demokratikliğini test etmede kullanılmaktadır (Kesgin, 2007: 1). Blair’e göre (aktaran Palabıyık, 2004: 76– 77) halkın bilgilendirilmesini ve katılımını esas alan demokratik yerel yönetişime direnç, kalkınma karşıtı mevcut yapı, kayırmacı siyasetçiler ve yiyici (rüşvet alan) bürokratlardan gelmektedir.

2.3. Yönetişim, Yerel Yönetişim ve Yerel Yönetim Kavramlarının İlişkileri Son yirmi yıldır ortaya çıkan yeni yönetim yaklaşımları, birbirlerinden farklı görünmelerine rağmen birçok konuda birbirleriyle kesişebilmekte ve birçok ortak noktalara sahip olabilmektedirler. Bunun en önemli sebebi, yeni yönetim yaklaşımlarının neredeyse hepsinin işletme mantığıyla ortaya çıkmasıdır. Bugün dünyada gerek tüketici odaklılık, gerekse yönetişim ve kamu-özel sektör işbirliği anlayışı, yurttaşın yönetimle daha iç içe ve yönetimi şekillendirici bir rol üstlenmesi gereği üzerinde yoğunlaşmaktadır (Çukurçayır ve Sipahi, 2003: 109). Akın’ın Köse’den aktardığına göre (2008: 71) yeni yönetim felsefesini niteleyen ‘yönetişim’ yaklaşımı, yerinden yönetimi öne çıkaran; bu yolla halk katılımını pratikte mümkün ve somut sonuçlara ulaşmaya elverişli kılan bir anlam içermektedir. Halkı yönetimde aktif ve etkin hale getirmeyi amaçlayan yönetişim yaklaşımında, yerel düzeyde yönetim yetkilerinin yerel unsurların katılımıyla kullanılması öngörülmektedir.

İçinde yaşadığımız yerel topluluktaki bireylerin birlikte yaşamaktan kaynaklanan ihtiyaçlarını karşılayan, kamu mal ve hizmetlerini sağlayan, seçilmiş organlarca idare edilen kurumlar olarak tanımlanan yerel yönetimler, halka yakın olmaları sebebi ile demokratik yapılanmanın temel kuruluşlarıdır. Yönetişimin demokratik yapılanma için birçok yenilik getirmiş olması sebebi ile bu yaklaşımın yerel yönetimlerde uygulanması önemli kazanımlar sağlayabilir. Ulus devlette demokrasinin başladığı yer olarak kabul edebileceğimiz yerel yönetimlerde yönetişim modelinin getirdiği yeniliklerle, yeni toplumsal işbölümü çerçevesinde tek öznenin hâkimiyetini aramak yerine yerel, ulusal, uluslararası ölçekte yeni aktörlerin devreye sokulması önem kazanmaktadır. Yeni

55

ilişkiler sistemi içinde, demokratiklik, açıklık, hesap verebilirlik, çogulculuk, kararların ve hizmetlerin mümkün olan en alt düzeyde üretilmesi öne çıkmaktadır. Bütün bu vurgular, devletin halka en yakın kademesi olan yerel yönetimlerin, etkin birer aktör olabilmeleri için kendilerinin degişmeleri gerekliliğine işaret etmektedir (Göymen, 2010: 90).

Yerel yönetimlere ilişkin ilke ve politikalar, bu idarelerin merkezi yönetim ile ilişkileri ekseninde inşa edilmiştir. Küreselleşme, ulus devletlerin yetki ve egemenlik alanını değiştirerek yeniden belirlemeye zorlamaktadır ve bu şekilde yerel ekonomilerin önemi artarak, yerel aktörlerin dünya ile doğrudan etkileşim içerisine girmesi sağlanmıştır. Yönetişim kavramının çok aktörlü bir yönetim yapısı içermesi yerel yönetimlerde uygulanabilirliğini arttırmaktadır. Yerel yönetim, özel sektör, sivil toplum ve bireyler arasındaki güç birliği, o yerin sorun ve problemlerinin ne olduğuna ve bunların nasıl üstesinden gelinebileceğine karar verir. Küreselleşme yerel yönetimleri sadece kendi içinde değil dış dünya ile de güç birliğine itmektedir.

Yerel yönetişimin araçları olan ve halkın yönetime doğrudan katılımını sağlayan halk meclisi ve farklı isimde benzeri yapılanmalar yerel yönetimlerde yönetişim yaklaşımının uygulamaya geçmesini sağlamaktadır. Bununla birlikte, Reid’in çıkarımına göre toplumun sahiplenmediği bu tür yapılanmalar bazı kesimlerin çıkarları için bir araç haline dönüşmektedir (Gündoğan, 2010: 46).

3. TÜRKİYE’DE YEREL YÖNETİMLER VE YEREL YÖNETİŞİM

In document Minimum Unit Pricing voor alcohol - Verkenning van effectiviteit, implementatieaspecten en scenario's voor prijsbeleid in Nederland | RIVM (Page 33-39)